Ayıplı olduğu iddia edilen bir Renault Scenic
hikayesini okuyun lütfen
Ö. H. O.
TARİH : 26.05.2008
SAYI : 128
KONU : Ayıplı araba değişim talebim ve Renault Mais Türkiye hakkında…
Sayın; ……
34 YM 283 plakalı VF1JM0J0A36628281 şasi no.luScenic II arabanın sahibiyim.
Ben ve eşim (İsmi TTKD'de saklı) kişisel olarak Renault’un SCENIC modeline duymuş olduğumuz sempati ve güveni maalesef yitirmiş durumdayız. Buna ilişkin yaşadığımız olayları size özetlemeye çalışacağım.
Bir önceki arabamız da yine Renault’un SCENIC modeliydi. Rahatlığının ve güveninin vermiş olduğu huzur içinde 2000 yılının son ayında almış olduğumuz 2001 model “0” km SCENIC ile güzel günler geçirdik. Arabamızı değiştirmeye karar verdiğimizde ise yaşadığımız bu duygu ve deneyim ile yine SCENİC seçmekte bir sakınca görmedik. 2007 yılının Temmuz ayının başında Türkiye’de bir Renault bayisi olan “Günerler Otomotivden” SCENIC II EXPRESSION 1.6 16V BVA 2007 model arabamızı aldık. Bu sayede yeni bir arabanın konforuyla buluşup çocuğumuz ile birlikte güzel bir tatile de çıkmış olacaktık.
Ancak; durum hiç de iç açıcı değildi.
1) Tatile çıkmadan birkaç gün İstanbul’da kullandığımız süre içinde zaman zaman karşılaştığımız problemin geçici bir problem olduğunu düşündük. Daha sonra tüm aile tatil için yola çıktığımızda ise arabanın çok zorlanarak hızlandığını yokuşlarda ise hiç hızlanamadığını daha çok hisseder olduk. Öyle ki bu durum kaza yapmamıza bile neden oluyordu. Gaz pedalına sonuna kadar basmanıza, köklememize rağmen araba zaman zaman 60-70 km’den yukarı çıkmıyor, yokuş yukarı ise 40-50 km’lerde seyrediyordu. Yolun boş ve güvenli olduğu noktalarda hızlanma sınırımızı görmek için testler yaptığımız da yokuş aşağı testlerde en fazla 130 km’yi gaza sonuna kadar bastığımızda gördük. Daha fazla da hızlanmıyordu. Dolayısıyla hiç sollamadan ağır ağır Türkiye’nin bir ilçesi olan Ayvalık’a vardık. Oldukça tedirgin olmuştuk. Bu tedirginlik maalesef bizim tatil programımızı alt üst etmişti. Gitmek istediğimiz yerlere gitmekten vazgeçtik. Yeni bir arabada böyle bir olayın nasıl gerçekleştiğini çözemiyor, sürekli bir huzursuzluk yaşıyorduk. Sonuç olarak tatilde pek tatili yaşayamadan İstanbul’a döndük.
20 Ağustos 2007 tarihinde hemen aldığımız yere götürüp gösterdiğimizde test sürüşünden sonra arabanın “Gaz Pedalı”nın değişmesine karar verildi. Arabayı bu hali ile bize veremeyeceklerini belirterek tamir süresince serviste kalması gerektiğini belirttiler. “Çünkü bu şekilde kaza yapabileceğimizi” söylediler. Biz de o zaman işin vahametini anlamış olduk. Kişisel olarak bir tabutta yolculuk yaptığımızı fark etmiştik. Büyük kazalara neden olabilecek belki de hayatımıza veya başka hayatlara mal olabilecek çok ciddi bir üretim hatası ile karşı karşıyaydık. Servisin gösterdiği ilgi, destek ve sıcak yaklaşım sonucunda bir iki gün içinde test sürüşünün ardından arabamızı teslim aldık. Ancak çok canımız sıkılmıştı. Ya bu gaz pedalı biz onca yolu kat ederken sabit bir hıza takılıp kalsaydı. Veya başka bir durumda biz bir kazaya sebebiyet verseydik, bunların cevaplarını merak ediyorduk.
2) Bu sarsıntıyı atlatmıştık ki bu sefer bir sabah arabamıza binmeye giderken arabanın ön cam lastiğinin şoförün bulunduğu üst köşeden yuvasından ayrılarak açıldığını havaya kalktığını fark ettik.
27 Ağustos 2007 tarihinde yine yeni arabamızı servise götürdük. Bu arada da gaz pedalındaki problemden dolayı aklımızdan çıkan ancak giderek şiddetini arttıran kapılardan gelen çıtırtılar bizi artık oldukça rahatsız etmeye başlamıştı. Neredeyse camları açmaktan korkar hale gelmiştik. Her iki durumun çözümü için servis gereken ihtimamı göstererek yağlama ve yapıştırma işlemlerini gerçekleştirerek arazları gidermeye çalıştı. Bu arazlar da üretim hatasının sonucuydu.
3)03 Eylül 2007 tarihinde yine servisin yolunu tutmak zorunda kaldık: Çünkü bu sefer de “Bagaj Kapak Bandı- Koruma Çıtası” yerinden çıkmıştı. Araba dökülüyordu ve sanki büyük plastik bir oyuncaktı. Servis ile randevulaştık.
Ancak tam bu olayı çözmek için servise gidecektik ki yine ön cam lastiğinin aralandığını ve yapıştırılan yerlerden ayrılmaya başladığını fark ettik. Dolayısıyla bu iki durumun çözümü için soluğu serviste aldık. Artık sıkılmış ve yeni arabanın maalesef eskisinden çok daha fazla bizi servise getirmek zorunda bırakmasını anlayamaz olmuş, sinirlenmeye başlamıştık.
Bu sefer yapılan ise, camın, tamamen sökülüp yeniden yerine monte edilmesiydi. Çünkü cam arabanın üretimi sırasında yapışma veya kuruma aşamasında sol aşağı istikamete doğru düşük montaj yapılmış veya bir şekilde aşağıya doğru kaymıştı. Böyle olunca da lastik kendi kalınlığından daha geniş derz aralığını dolduramayıp yapışkanlarından kurtuluyordu. Bu nedenle cam sökülüp yerine tekrar monte edildi. Tahmini açıklama bu şekilde yapılmıştı. Kısacası üretim hatası…
“Bagaj Kapak Bandı- Koruma Çıtası” değiştirildi. Üretim hatası…
4) Ekim ayı içerisindeydi. Saatte 50 km civarında bir hızla yolda gidiyordum. Trafik vardı ve zaman zaman yolda beklemeler oluyor, trafik yavaşlıyor, zaman zamanda akıyordu. Birden bire ne olduğunu anlayamadığım bir şekilde direksiyonu sabit tutmama rağmen arabanın kendiliğinden ortadaki bariyerlere doğru yöneldiğini fark ettim. Toparlamaya çalıştım ama direksiyon hâkimiyetimi kaybetmiştim. Yalpalamaya başladım. O anda bir sağa bir sola doğru gidiyordum ve direksiyon adeta bana yanıt vermiyordu. Büyük bir şans eseri olsa gerek o an nasıl olduysa, önümde ve yanımda hiçbir araba yoktu. Sonra arabayı toparlamayı başardım. İlk aklıma gelen şey yerde kaygan bir maddenin yola dökülmüş olabileceğiydi. Hemen dikiz aynasından arkama baktığımda ise belli bir mesafeden beni takip eden arabaları gördüm. Ancak arkamdan gelen arabaların böyle bir olay ile karşılaşmadıklarını görünce benim yaşadığım durumun neden kaynaklandığını düşünmeye başladım.
Bir taraftan da içimde bir kuşku belirmişti ama önemsemek istemiyordum. Bu olayın etkisi ve sebebinin muğlaklığı beni rahatsız ediyordu. “Acaba teknik bir hata olabilir mi?” diye de içimden geçirmedim değil. Şüphelerime cevap bulamayınca bu durumdan eşime bahsettim ve ona arabayı “Dikkatli kullan!” dedim.
5) Bu arada “Sinyal Kolu” takılmaya veya zaman zaman çalışmamaya başlamıştı. Örneğin; sola sinyal veriyordunuz, hemen atıyordu. Bu durumda kolu sürekli elinizle tutarak sinyal vermek zorunda kalıyordunuz. İşlerimizin yoğunluğundan dolayı bunu yaptırmak için zaman kolluyorduk.
6) Yine bu arada eşim, anlayamadığı bir yerden içeri şoför mahalline su girdiğinden bahsetmişti. Ben de buna karşılık “cam aralık kalmış olabilir” demiştim. Ama o; “hayır; camların hepsi kapalı” demişti. Ancak daha sonra ben, yağmurlu bir günde park halinde, şoför mahallinde otururken direksiyonun üzerine yayarak elimde tuttuğum ve okuduğum kataloga büyükçe bir su damlasının düşmesiyle irkildim ve eşime hak vermek durumunda kaldım. Tepeyi, yanları her yeri araştırdım. Nereden geldiğini anlayamadım.
Tam biz bu arazları yaşarken Kasım ayının 5 ile 9’u arasında bir tarihte servisten beni arayarak müsait olduğumuz bir gün servise gelmemiz gerektiği ve OTS programının yükleneceği söylendi. Önemli bir şey olmadığı ve 1 saatlik bir işlem olduğu belirtildi. Ben de hafta sonu getirebileceğimi hafta içi müsait olmadığımızı söyledim. Ayrıca onlara sinyal kolundaki problemden de bahsettim ve parça tedarikini önceden halletmelerini rica ettim. Onlar da tamam dediler. 17 Kasım 2007 için randevulaştık.
17 Kasım 2007 günü sabah Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçmek üzere Boğaziçi köprüsüne girdik. Hem sabahtan kızımızı doktor muayenesine götürecek daha sonra da arabayı servise götürüp kısa sürecek olan OTS işlemini yaptıracaktık. Arabayı eşim kullanıyordu ve “Boğaziçi” köprü trafiğinde ilerliyorduk ki benim başıma gelen durumun aynısı bu sefer eşim direksiyondayken yaşadık.
Birden bire araba sağa sola kaymaya başladı. Bir anda kendimizi deniz istikametinde ki köprü bariyerlerine sağa doğru giderken bulduk. Ben;“ne oluyor?” demeye kalmadan araba bu sefer birden sola ve tekrar sağa hareket etti. Sonun da eşimin durumu toparlaması ile şeridi ortalayabildik. Tüm bu anlattıklarım sanki birkaç saniye içinde olup bitmişti. Eşim şaşkındı. “Nasıl olduğunu anlayamadım, direksiyonu elimde tutuyordum ve direksiyon hiçbir müdahalemi kabul etmiyordu adeta. Tamamen boşalmıştı” dedi. Yine arkamıza baktım asfaltta kaymaya neden olabilecek herhangi bir sıvı yoktu ve arkamızdaki arabalar normal seyrediyorlardı. Evet! Şaşkındık. Her ikimiz de durumu anlayamamıştık. Ölümle yüz yüze gelmiştik. 1 saniye farkla Boğaz köprüsünün bariyerlerine vurup belki de uçabilirdik. Kendimizi toparlamaya çalıştık. Kızımız da arabadaydı ve bizim yaşadıklarımıza maalesef o da tanık olmuştu. Önce kızımızı doktora götürmek zorundaydık. Götürdük. Sonrasında ise zaten söylediğim gibi OTS ile ilgili servisle randevumuz vardı ve hemen servise doğru yola çıktık. Ben kızımı ve eşimi sıkılmasınlar diye bir alışveriş merkezine bıraktıktan sonra arabayı servise götürdüm. 1- 1,5 saat sonra onları oradan alacaktım. Çünkü OTS bir saat sürecekti. Saat 13.40 sularında servisteydim. OTS işlemi için geldiğimi ve ayrıca yaşadıklarımı (yaşadıklarımızı) aktardım. Hemen incelenmesini ve durumun bana aktarılmasını istedim. İnceleme için arabamızı teknik bölüme aldılar. Bir süre sonra gelen yanıt beni bir kez daha şaşırtacak nitelikteydi. Çünkü OTS ile kastedilen, ne tesadüf ki (düşündürücüdür) “Direksiyon Ara Mili”nin değişimiymiş. İşte o an benim için artık yeter deme noktasıydı. Çünkü eşimin ve çocuğum hayatı bir mile bağlıydı öyle mi? Önce gaz pedalı şimdi bu. Böyle bir şeyi sanırım hiç kimsenin kabul etmesi mümkün değildir.
Kısacası yine çok ciddi bir üretim hatası ile karşı karşıyaydık.
Benden arabayı bırakmamı istediler. Ama ben, bu durumu bugün halletmelerini rica ettim. Onlar da bu ricamı kabul edip 3 saat kadar beklersem bunu yapabileceklerini söylediler.
7) Bu arada üzerime damlayan su araştırıldı. Su boşaltma kanallarındaki birikmenin sebep olabileceği söylendi. Artık bunun geçerliliğini zaman gösterecek sanırım. Ancak eğer böyle bir nedenden dolayı su içeri akıyorsa kanalların su boşaltma ve birikimi önleyecek şekilde çok daha iyi dizayn edilmesi gerekmez miydi? SCENİC’in bundan sonraki modellerinde bu noktanın iyileştirilme yönünde dikkate alınması gerekecektir.
8)
Ayrıca serviste direksiyon ara milinin değiştirilmesini beklerken problemli olan “sinyal kolu”nun da değişmesi gerektiği haberini de aldım. Acil bir sollama anında sinyal verdim diye düşünerek şerit değiştirmeye kalktığınız da karşılaşabileceğiniz sonuç hiç de iç açıcı olmayacaktır. Dolayısıyla bu da ciddi bir üretim hatası.
Arabayı satın aldığımızdan bu ana kadar anlaşılan o ki; sanırım RENAULT firması, arabalarının tüm parçalarını bize sattıktan sonra biz kullanırken değiştirmeye karar vermişti. Ama bundan bizim haberimiz yoktu maalesef… Ya şimdi sıra frene veya vites kutusuna geldiyse…
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım bu arızalar 3-4 senelik bir arabada değil, henüz 4,5 aydır kullanmakta olduğumuz bir araçta meydana gelen arazlardı. Ve bu arazlardan hiçbiri kullanım sonucu oluşabilecek arızalar değildir. Tüm yaşadıklarımıza üretim aşamasındaki hatalar neden olmuş ve bu arızalar tamamıyla garanti kapsamında iyileştirilmiştir. Özellikle takdir edersiniz ki bazı hatalar hayati önem taşımakta ve telafisi olmayan sonuçlar doğurabilecek düzeydedir. (Gaz pedalı, direksiyon ara mili, sinyal kolu)…
Tüm bu sürecin ardından ben de, ayıplı arabanın değiştirmesi yönündeki talebimi 26.11.2007 tarihli dilekçem ile Renault Mais’e bildirdim. Ardından, 03.12.2007 tarihli, Hüseyin YUSUFOĞLU, Erdal ÖZDEDE imzalı bir mektup ile Renault Mais bu isteğimi karşılayamayacağını belirti.
Bu mektubu aldıktan sonraki zaman zarfında artık arabayı neredeyse en kısa mesafeler için kullanmaya başlamıştık. Uzun mesafelerde ise çok mecbur kalmadıkça kullanmamayı yeğliyorduk.
Ancak, beni üzen bu süreç daha sonra yine devam etti.
9) 17.03.2008 tarihinde adıma gönderilen bir mektup ile yine OTS için beni bir kez daha servise çağırdılar. Arabamı iyileştirme çabaları sürüyordu. J
10) Bu arada yine sinyal kolu tutukluk yapmaya başlamıştı. Ve bu tutukluk artık trafikte dikkatimi dağıtır bir boyuta ulaşınca da servise durumu bildirmiştim.
Dolayısıyla hem OTS işlemi hem de 17.11.2007 tarihinde de aynı arıza ile değiştirilen sinyal kolunu değiştirmek üzere 25.03.2008 günü için servisten randevu aldım. OTS işlemi yapıldı ve Sinyal Kolu değiştirildi.
Şimdi kısaca yaşadıklarımı hatırlayalım:
- Gaz pedalının köklenmesine rağmen arabanın hızlanmaması: Gaz Pedalı değişti…
- Camlardan ses ve gıcırtıların gelmesi: Yağlandı
- Ön cam lastiğinin açılarak dışarı sarkması: Yapıştırıldı.
- Ön cam lastiğinin tekrar açılması
- Ön cam lastiğinin açılmasını gidermek için camın yerinden sökülüp tekrar takılması
- Bagaj kapak bandı- koruma çıtasının yerinden ayrılması: Bagaj kapak bandı- koruma çıtası değiştirildi.
- Sinyal kolunun tutukluk yaparak işlevini yerine getirmemesi: Sinyal kolu değiştirildi.
- Yolda direksiyonun kullanırken 2 (iki) kez hâkimiyetin yitirilmesi: Direksiyon ara mili değiştirildi.
- Bilinmeyen bir yerden iç kabine- şoför mahalline su sızması: Tahliyeler temizlendi.
- Sinyal kolu tekrar tutukluk yaptı: Sinyal kolu değiştirildi.
Tüm bunlara ek olarak da iki kez OTS işlemi için servise çağırıldım.
Bunun üzerine ben yine araba değişimi isteğimi belirttiğim bir dilekçe yazdım. 27.03.2008 tarihinde bu 2. dilekçemi Renault Mais’ten Hüseyin YUSUFOĞLU’na gönderdim.
Ancak uzun bir süre cevap gelmedi. Bunun üzerine Günerler Otomotiv müşteri hizmetlerini arayıp durumu sordum. Onlar Renault Mais ile görüşmüşler. Renaul Mais; sözel olarak “garanti süresini 1 (bir) yıl daha” uzatalım diye bir teklif sunmuş. Ben de bunu yazılı olarak bildirmelerini istedim. Ancak Renault Mais böyle bir yazıyı veremeyeceklerini zaten bir cevap yazısı yazdıklarını belirtmiş. Ben ise bu gönderilen yazının 1. dilekçeme ilişkin olduğunu, daha sonraki sürece ve arızaya yönelik olarak talepte bulunduğum 2. dilekçeme bir cevap vermediklerini bu açıdan hala bir cevap beklediğimi tekrar belirttim ve ayrıca da bana önerdikleri “artı bir yıllık garanti süresini uzatma” tekliflerini de yazılı olarak bildirmelerini istedim. Ancak Renault Mais, böyle bir yazı veremeyeceğini ama eğer kabul edersem bu garanti süresi ile ilgili uzatmamın gerçekleşebilmesi için ise “Günerler Otomobil”e gitmemin ve işlemleri yaptırmamın yeterli olacağını belirtmişler. Ben bu konuşmaları “Günerler Otomobil Müşteri Hizmetleri”nden öğrendim.
Bu durum şu açıdan önemli olsa gerek: Renault Mais beni arama zahmetinde bulunmamıştır. Tüm bu bilgilere ben çaba harcayarak ulaştım. Soru şudur:
- Eğer ben “Günerler Otomotiv”i aramasaydım bu teklifi öğrenebilecek miydim?
- Bana Renault Mais, neden yazılı bir cevap verme zahmetinde bulunmuyor?
- Bunu başaramıyorlarsa veya istemiyorsa nezaketen neden aramıyorlar?
- Renault Mais’in, müşterilerinin 1. dilekçesine cevap verdikten sonra diğer dilekçelerine cevap vermeme gibi geleneksel bir tavrı mı vardır?
- Veya bu umursamazlık ileride oluşabilecek hukuksal bir sürecin izlerinin engellemek için midir?
Bilemiyorum ve hala aydınlanmış değilim!
Ben bunun üzerine tekrar 28.04.2008 tarihinde 3. bir dilekçe yazdım ve bu dilekçemi hem elektronik posta hem de kargo ile gönderdim. Ancak yine bir cevap verme zahmetinde bulunmadılar. Sanırım yukarıdaki soru işaretlerini bir kez daha sıralamama gerek yok.
Bu noktada son çare olarak, Renault Mais en üst düzeydeki iki kişiye, İbrahim AYBAR ve Merih TÜZÜN’e 16.05.2008 tarihinde bir dilekçe yazarak elektronik posta ile attım. Dilekçeyi attığım gün Merih TÜZÜN beni hemen cep telefonumdan arayarak görüştü.
Bu hız beni şaşırtmıştı. Açıkçası hiçbir umudum yoktu. Çünkü bir müşterinin bir problemi çözebilmesi için en üst düzeydeki kişilere mi ulaşması gerekiyordu?
Merih TÜZÜN aradığında kendisine; “Arabamın uzun zamandır devam eden problemleri olduğunu bunun değiştirilmesi yönündeki isteğimi ve maalesef müşteri hizmetlerinin göndermiş olduğum son (2) iki dilekçeme kayıtsız kaldığını müşteri hizmetlerinin, müşteri memnuniyeti konusundaki yetersizliğinden” bahsettim. Merih TÜZÜN; “Bu konuyu, bugün mailiniz ile öğrendim. Bu konu ile ilgileneceğim. Ancak önümüzdeki hafta bir toplantı için İbrahim AYBAR ile birlikte Fransa’ya gitmek zorundayım. Eğer müsaade ederseniz bir sonraki hafta başı bu konu hakkında sizinle görüşelim” diyerek benden zaman istedi.
Ben de bekleyeceğimi söyledim. Ancak Merih TÜZÜN’ün İstanbul’da olmadığını belirttiği hafta içi (sanırım) 21.05.2008 tarihinde Renault Mais tarafından cep telefonumdan arandım ve şöyle bir teklif ile karşılaştım.
“Sizin arabanızın şu anki ikinci el değeri yaklaşık 30.000 YTL. Yeni model aynı emsaldeki arabanın bugünkü fiyatı ise 46.000YTL.. Hakan Bey siz eğer 8.500 YTL. civarında bir miktar ödemeyi kabul ederseniz arabanızı değiştirebiliriz.” dediler. (Konuşmadaki söz konusu para miktarları yaklaşık olarak verilmiştir)
Ben de; “benim isteğim mağduriyetimin giderilmesidir. Siz beni böyle bir miktar isteyerek tekrar mağdur ediyorsunuz. Merih TÜZÜN’ün Paris’ten döndü mü? Bu konuyu onunla da görüşmek isterim. Çünkü kendisi pazartesi, salı görüşebileceğimizi belirtmişti.Lütfen gelince beni son kez arasın.” dedim.
Bu konuşmanın ardından aynı gün bu kez Müşteri Hizmetleri Yöneticisi Erdal ÖZDEDE arayarak aynı teklifi yeniledi ve bu teklifin “cömert bir teklif” olduğunu söyledi. Ben de; “bu noktada yapacak bir şeyin kalmadığını, dolayısıyla hukuksal süreci başlatmak zorunda kalacağımı” belirttim.
Şimdi;
Kısaca; yaşam kalitemi düşüren, beni devamlı servise gitmek zorunda bırakan ve içinde kendimi artık hiç güvende hissetmediğim arabaya ilişkin olarak Renault Mais’e değişim talebimde bulundum. Bu isteğime ilişkin dilekçeler yazdım. Fakat, araba değişim talebime ilişkin olarak olumlu bir yanıt alamadım. Bu süreç sonuç olarak beni, hukuksal haklarımı arama noktasına getirdi.
Ayrıca; 1. dilekçemin dışındaki tüm yazışmalarıma yazılı hiçbir cevabın tarafıma iletilmemesi ve bu talebime ilişkin kayıtsızlık beni üzdü. 20.08.2007- 21.05.2008 tarihine kadar yaşadığımız tüm bu süreçle ilgili olarak sizi bilgilendirmemin nedeni; maalesef Türkiye’de Renault Mais’in bana yansıyan yönü ile müşteri memnuniyeti konusundaki yetersizliğidir.
Üzücü olan bir diğer yan ise; 2000 yılından beri sürekli olarak kullandığımız Renault’un Scenic modeline karşı duyduğumuz sempatiyi ve sevgiyi aldığımız bu ikinci Scenic ile ben ve eşimin maalesef tamamen yitirmesidir. Yaşadıklarımız ve buna eklenerek Renault ailesi tarafından bize yaşatılanlar bizi oldukça üzdü ve yıprattı. Yaşanan sürecin yaşam kalitemizi olumsuz etkilemesi de altının kalın bir çizgi ile çizilmesi gereken bir durum.
Bu noktada; bana yukarıda bahsi geçen tüm konular dahil olmak üzere yazılı olarak en kısa zamanda cevap vereceğinizi ümit ederek, ayıplı aracın en kısa sürede bir yenisi ile değiştirilmesini bir kez de sizden talep etmekteyim. Dolayısıyla; bu konuya hassasiyet göstereceğinizi düşünerek gereğini bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla;
Ö. H. O.
Tüketici H. O., bu yazıyı ilgili kişilere iletiyor.Bakalım, ne yanıt alacak.Bildiğimiz kadarıyla,öncelikle Notere gidip ihtar çekecek.Sonrasını biz de bekleyeceğiz.
http://www.ttkd.org.tr/renaultsikayeti.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder